Orhan ÖZBEY

“Burada Hiçbir Balık Uçmaya, Hiçbir Kuş Yüzmeye Zorlanmaz...”
- ENDERUN MEKTEBİ -

Yeni TÜRKİYE'NİN EĞİTİM SİSTEMİ

HERKES BİR DAHİDİR

"Yeteneğinin dışında ağaca tırmanması için sorgulanan bir balık ömür boyu kendisini aptal zanneder"
- Albert Einstein -

"Günümüzde her meslek için oluşturulan bilgi; mucizevi gücünü göstermek için uygun yetenekler arıyor.

Bilgiye uygun yetenek, yeteneğe uygun bilginin buluşması; kişiyi ve topyekün dünyayı ayağa kaldıracak bir olgu olarak karşımızda duruyor!"

YETENEĞE DAYALI ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SİSTEMİ

TÜM LİSELERİN *KARİYER MESLEK LİSELERİNE DÖNÜŞÜMÜ

* KARİYER MESLEK LİSESİ: Mimarlık Kariyer Meslek Lisesi, Ekonomi Kariyer Meslek Lisesi, Mühendislik Kariyer Meslek Lisesi, Hukuk Kariyer Meslek Lisesi, Tıp Kariyer Meslek Lisesi Vb...

İnsanı mutlu ve yetkin kılan yegane olgu, genetiği ile barışık bir işi ve mesleği yapmasıdır. Hiçbir insanın hiçbir meslekte kendi gen kombinasyonlarının desteği ve yönlendirmesi olmaksızın ilerlemesi ve başarılı olması asla mümkün değildir.

Yeni dünyanın insanlığa sunduğu, bilgiye ulaşım otobanı; tüm insanları yeni bir trende taşıdı: “Bilgiye ulaşmak kolay, yetenek aranıyor.” Nitekim, günümüzde her meslek için oluşturulan bilgi; mucizevi gücünü göstermek için uygun yetenek arıyor. Bilgiye uygun yetenek, yeteneğe uygun bilginin buluşması; kişiyi ve topyekün dünyayı ayağa kaldıracak bir olgu olarak karşımızda duruyor.

Hepimizin doğuştan getirdiği bazı yetkinlikler var. Bu yetkinlikler birer çekirdek gibi genetik havzamızda DNA Genleri ismi ile birer yazılım olarak bulunmaktadır. Aslına bakılırsa en değerli becerisel kapasite işte tam olarak bu yazılımdır.

Bu genlerden öyleleri varki, genlerden biri insanlardan birinin genetiğinde bulunuyorsa o insanı mükemmel bir mimar yapar, diğer bir gen diğer bir insanı mükemmel bir doktor yapar, vs. örnekleri çoğaltabiliriz. Binlerce gen çeşidinin insanlara farklı dağılımı, çok çeşitli mesleklere yetkin insan çeşitliliğini de oluşturmuştur.

"Çocuklarımızın doğuştan mesleklere olan genetik yatkınlığını dikkate almadan onları üniversitelerimizin meslek bölümlerine yerleştirmek ülkemiz adına ciddi bir kayıptır"

Her insanın farklı gen kombinasyonlarına sahip olduğunu bildiğimiz bu gerçeklik karşısında, her insanımızın yetkin olduğu gen havzasına göre ilgili mesleklere yönlendirilmesi büyük bir zaruriyet olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hâl böyle olunca, Temel Eğitim’den itibaren her öğrencinin mesleki yetkinliğini ve söz konusu meslek için gerekli olan ilgi ve kişilik özelliklerini yapılacak testlerle tespit etmek; üniversitelerin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, bilim kurumlarının ve biz tüm eğitimcilerin yapması gereken çok önemli bir görevdir.

Çocuklarımızın mesleklere olan genetik yatkınlığını dikkate almadan onları üniversitelerimizin meslek bölümlerine yerleştirmek ülkemiz adına ciddi bir kayıptır.

Bunun için diyoruz ki; üniversitelere öğrenci yerleştirilirken bilgiye dayalı bir öğrenci seçme ve yerleştirme uygulamasından vazgeçilerek yeteneğe dayalı bir öğrenci yerleştirme sistemine geçilmelidir.

”Şunu çok iyi biliyoruz ki, insana yetenek verilemez. Ancak bilgi verilebilir. Her insan yeteneğine uygun bilgiyi çok rahat elde edebilir. Yeteneklerimiz maliyetsiz ama çok büyük değerlerdir. Mevcut üniversiteye yerleştirme sistemi ile mimarlık yeteneği olan bir öğrenci tıp fakültesinde, mühendis olma yeteneğine sahip birileri hukuk fakültesine, doktor olma yeteneğine sahip öğrenciler uluslararası ilişkiler bölümüne yerleşebiliyor.

Oysa bir üniversitenin Tıp fakültesine alınacak öğrenci ile mimarlık fakültesine alınacak öğrenci aynı olabilir mi? Bu yanlış uygulamanın sonucu olarak yeteneği ile bağdaşmayan mimarlık mezunu ama aslında doktor yetenekli veya tıp fakültesi mezunu ama aslında mimar yetenekli kişiler; kendi doğaları ile savaş halindedirler.

Sonuç; Mutsuz insanlar ve en kötüsü mezun olduğu üniversite bölümü dışında başka meslek arayışına giren büyük bir kitle... kaybedilen üniversite yılları ve maddi manevi zararlar da cabası

"Bilgiye dayalı sınav sonucuyla üniversiteye giremeyen ancak dünya çapında büyük başarılara imza atacak yetenekli gençler; Türkiye’nin hangi kasaba, köy veya şehrinde ise tespit edilerek hem topluma kazandırılacak, hem de insan kaynağının yerinde kullanılması sağlanacaktır."

O halde ne yapılmalı? Bu konuda ilk olarak, devlet kurumlarımıza çok önemli iki görev düşmektedir.

Birincisi; lise son sınıfa gelmiş tüm öğrencilerin yapılacak testlerle ilgi, yetenek ve kişilik haritasını çıkarmak.

İkincisi; üniversitelerdeki tüm bölümlerin hangi ilgi, kişilik ve yetenek özellikleri gerektirdiğini tespit etmek.

Bu iki veri elde edildikten sonra her üniversite bölümü kendisine en uygun olan öğrenciyi, bilgisine bakılmaksızın üniversitesine davet edip yerleştirecektir.

Böylece bilgiye dayalı sınav sonucuyla üniversiteye giremeyen ancak dünya çapında büyük başarılara imza atacak yetenekli gençler; Türkiye’nin hangi kasaba, köy veya şehrinde ise tespit edilerek hem topluma kazandırılacak, hem de insan kaynağının yerinde kullanılması sağlanacaktır.

İkinci etapta yapılması gereken en önemli iş ise; en geç 3 yıl içinde tüm liseleri kapatarak: bunları mimarlık meslek lisesi, hukuk meslek lisesi, tıp meslek lisesi gibi kariyer meslek liselerine dönüştürmektir.

Ortaokul son sınıfta yapılacak yetenek testleri ile her öğrenci en yetenekli olduğu mesleğe yönlendirilerek, ortaöğretimini meslek lisesinde meslek kazanarak sürdürmelidir.

Kariyer Meslek Lisesi’nin son sınıfına gelindiğinde; başta da söylediğimiz gibi yine yetenek testleri ile her öğrenci üniversitelerin ilgili bölümlerine yerleştirilmelidir. Yerleştirilemeyenler ise ara eleman olarak yine de sektörde görev alabilirler. İşin en güzel tarafı mesleksiz hiçbir insanımız olmayacaktır.

Bu eğitim sisteminin faydası bireysel olduğu kadar da toplumsaldır. Iş gücünün doğru ve yerinde kullanılmasıyla büyük bir milli israf da önlenecektir. Bu eğitim modeli birey, aile ve toplum üçgeninde de değerlendirildiğinde bireysel, toplumsal ve ekonomik açılardan ülkemize ve dünyamıza büyük katkılar sağlayacaktır.